Peru

Dünya Üretimindeki Sıralama : #10.
Ortalama Yıllık Üretim : 3.895.000 Çuval ( 60kg’lık)
Kahve Türleri : Typica, Bourbon, Caturra, Paché, Catimor
En önemli Üretim Bölgeleri : Cajamarca, Junín, Cusco, San Martin
Hasat Ayları : Mart-Eylül

Kahve Yetiştirilen Bölgeler:

Cajamarca
Ülkenin kuzeyinde bulunan bu eyalet adını ülkenin başkentinden almaktadır. Peru Andes dağları bu bölgede bulunmaktadır. Ekvator iklimine ve uygun verimli toprağa sahip bu bölgedeki çiftçilerin birçoğu ufak çiftçilerden oluşmaktadır. Buna rağmen birlikte çok iyi organize bir şekilde çalışmaktadırlar.
Rakım : 900-2050 metre
Hasat Sezonu : Mart-Ekim
Çeşitlilik : %21 Bourbon, Typica, Caturra, Pache, Mondo Nuvo, Catuai, Catimor
Junin
Bu bölge ülkenin toplam kahve üretiminin %25’ini karşılamaktadır. Burada yetişen kahve yağmur ormanları arasında yetişmektedir. Bu bölge 1980-1990 yılları arasında gerilla aktivitelerinden dolayı büyük hasar görmüştür. İhmal edilen kahve ağaçları bu dönemde çeşitli hastalıklardan dolayı neredeyse tamamen yok olmuştur. 1990’lı yıllarda neredeyse sıfırdan başlamak zorunda kalmıştır.
Rakım : 1400-1900metre
Hasat Sezonu : Mart-Ekim
Çeşitlilik : Bourbon, Typica, Caturra, Pache, Mondo Nuvo, Catuai, Catimor
Cusco
Ülkenin güney kısmında bulunan bu bölgede, coca tarımına alternatif olarak kahve tarımı yapılmaktadır. Kahve çiftçileri genelde küçük çiftçilerden oluşmaktadır. Bu bölge aynı zamanda Machu Picchu şehrini ziyaret etmek isteyen birçok gezginin ve turistin uğrak yeridir.
Rakım : 1200-1900 metre
Hasat Sezonu : Mart-Ekim
Çeşitlilik : Bourbon, Typica, Caturra, Pache, Mondo Nuvo, Catuai, Catimor
San Martin
Andes dağlarının doğusunda bulunan bu bölge ortalama 5-10 hektar araziye sahip küçük çiftçilerin kahve ürettiği bir bölgedir. Geçmişte coca tarımı yapan en önemli bölge konumundaydı. Günümüzde ise coca tarımına alternatif tarım ürünlerine yönelmektedir. Bunların en başında kahve, kakao ve bal üretimi gelmektedir. Son yıllarda bu sayede yoksulluk oranı %70’den %30’a kadar düştüğü görülmektedir.
Rakım : 1100-2000 metre
Hasat Sezonu : Mart-Ekim

Peru Hakkında

Peru, küresel olarak en büyük organik Arabica kahve ihracatçısıdır.  Son derece yüksek rakımlar ve verimli topraklar ile ülkenin küçük çiftçileri de bazı çarpıcı özel kahveler üretiyor.

Kahvenin Tarihçesi

1700’lerde Peru’ya kahve gelmesine rağmen, 1800’lerin sonlarına kadar çok az kahve ihraç edildi.

O zamana kadar Peru’da üretilen kahvelerin çoğu yerel olarak tüketiliyordu.1800’lerin sonlarında Avrupa’nın kahve ithalatının merkezinde yer alan bir ülke olan Endonezya’yı Kahve yaprağı pası hastalığı vurduğunda, Avrupalılar çarelerini başka yerlerde aramaya başladılar. Onlar için Peru mükemmel bir seçenekti.

Kahve üretimi için yeni yerler bulma konusundaki ilgi, Peru’nun İngiliz hükümetinden aldığı krediyi temerrüde düşürmesiyle aynı zamana denk geldi. Peru hükümeti, İngiltere’ye bu borç karşılığı tazminat olarak 2 milyon hektardan fazla arazi vermek durumunda kaldı. İngilizler hızla bu arazinin dörtte birini tarımsal üretime dönüştürdü ve ihracatın artmasına katkıda bulundu.

Avrupa Katılımı

1800’lerin sonları ile Birinci Dünya Savaşı arasında, Avrupalı çıkarcı yatırımcılar Peru’da kahve üretimine önemli kaynaklar yatırdı. Ancak, iki Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte İngiltere ve diğer Avrupa güçleri zayıfladı ve Peru daha az sömürgeci bir bakış açısı aldı. 1914 ve 1945 yılları arasında çoğu Avrupalı güç, Latin Amerika’da sahip oldukları toprakları sattı ve birçok ekonomik yatırımı kendi sınırlarının dışına çıkardı.

Latin Amerika’da daha önce sömürgeleştirilmiş birçok ülkede olduğu gibi, Peru’daki ilk kahve çiftliklerinin çoğu, sömürgeci gurbetçilerin sahip olduğu geniş tarlalardı. Bu büyük toprak sahipleri kısa süre sonra, daha büyük tarlalarda işçi olarak çalışmak için yaylalardan göç etmiş olan yerli Perulular tarafından kurulan daha küçük, bağımsız çiftliklere boyun eğmek zorunda kaldı.

Verimli toprakların bolluğu, göçmen işçilerin kendi çiftliklerini kurmalarını (diğer ülkelere kıyasla) nispeten kolaylaştırdı. Savaşların ardından kahve çiftçileri kahve üretmek için çok daha fazla bağımsızlığa ve özerkliğe sahipti; ancak sonuç olarak kahve endüstrisi daha az yapılandırılmış hale geldi. Çiftçiler daha fazla bağımsızlığa sahipken, iş, kahvelerini işlemeye ve satmaya geldiğinde de kendi başlarının çaresine bakmak zorundaydılar. Bu bağımsızlık aynı zamanda, çiftçilerin bireysel olarak yollar veya ortak değirmenler gibi altyapıyı inşa etme ve sürdürme sorumluluğunu getirdi. Bu durum tüm organizasyonların takibinin zorlaşması anlamına geliyordu.

Savaş Sonrası Dönem

İngiliz ve diğer Avrupalı ​​toprak sahipleri ülkeden ayrıldığında, bu topraklar hükümet tarafından satın alındı ​​ve yerel halka yeniden dağıtıldı. Peru hükümeti, daha önce İngiltere’ye verilen 2 milyon hektarı geri satın aldı ve toprakları binlerce yerel çiftçiye dağıttı. Bu çiftçilerin çoğu daha sonra aldıkları topraklarda kahve yetiştirdiler.

Hükümet, 1950’ler ve 1960’ların savaş sonrası yıllarında kahve çiftçiliğini daha da teşvik etti. O yıllarda, birçok faktör kahveyi Peru’da sosyoekonomik büyüme için yüksek potansiyelli bir ürün haline getirdi. Yurtdışında kahve için bir tat geliştirmiş ve damak tadı oluşmuş savaştan dönen askerler, artan ortalama gelirler ve büyüyen yeni nesillerin aileleri tarafından körüklenmesi ülkede kahve talebinin artmasına sebep oldu. Kahve, küçük arazilerde iyi yetişebildiğinden ve kırsal bir aileye yeterli yıllık gelir sağlayacak kadar kazançlı olduğundan, bu mucizevi ürün hükümetin ekonomik planlarının odak noktası haline geldi.

Yakında, demografik bir değişim belirgindi. Buna göre, yirminci yüzyılın ilk yarısında kahve büyük tarlalarda üretilirken, yirminci yüzyılın ortalarında küçük çiftçiler Peru’da kahvenin çoğunu ürettiler. Kahve yönetimi, bir dizi askeri diktatörlük altında ve savaş sonrası önceki dönemde üreticileri kooperatiflere dönüştürmeye odaklandı. Kooperatifler, çiftçilerin pazarlık güçlerini artırmalarına yardımcı oldu. İşleme, öğütme ve nakliye için daha büyük ölçekli ekonomileri sağladı. 1970’ler boyunca, kooperatifler Peru kahve üretiminin tam %80’ini ihraç ederek ülkeye önemli bir ihracat geliri getirdi.

Ne yazık ki, sistem hala kusurluydu ve kahve ihracatından elde edilen paranın çoğu çiftçilere geri dönmedi. Bunun yerine, önceki kooperatif sistemlerindeki yolsuzluklar, paraların çoğunun, çoğu çiftçi görmeden önce bireysel banka hesaplarında kaybolması anlamına geliyordu. Kooperatif yapılarındaki sızıntılara rağmen, çiftçiler hala kazançlı olan kahve üretiminden yeterli gelir elde ediyorlardı. Ancak, o günlerde çiftçiler günlük yaşamları için ihtiyaç duyduklarından daha fazla para kazansalar da, bu kârları tedarik zinciri operasyonlarını iyileştirmeye yatırmayı seçmediler.

Ne yazık ki, Uluslararası Kahve Anlaşması’nın 1980’lerde kota sisteminin çökmesi, ülkenin birçok küçük çiftçisini kahve fiyatlarında ciddi şekilde etkileyen hızlı bir küresel düşüşe yol açtı.

Uluslararası Kahve Anlaşması Sonrası

1980’lerde çeşitli faktörler Peru kahve sektörüne zor zamanlar yaşattı. 1989’da kahve kota sisteminin nihai çöküşüyle ​​birlikte, ekonomik kriz bulutları ufukta görünmeye başladı.

1990’dan 2000’e kadar Peru’nun başkanı olan Alberto Fujimori, göreve başladıktan kısa bir süre sonra yapısal uyum politikaları başlattı. Bu politikalar, harcamaları kısmayı ve kamu varlıklarını (enerji şirketleri, ulaşım altyapısı ve daha fazlası gibi) özelleştirmeyi gerektirdi. O zamanlar Uluslararası Para Fonu (IMF) kredilerine hak kazanmak için çok önemli önlemlerdi, ancak bu önlemler özellikle en savunmasız gruplar için yoksulluğu daha da kötüleştirme potansiyelleri nedeniyle tartışmalı olmaya devam ediyorlar. Peru için, bu politikalar kahve üretiminden büyük ölçekli bir tasfiye gerektirdi. Tasfiye edilen işletmelerdeki çok az çalışan, bozulmuş, daha uzun çalışma saatleri olan ve korunaksız çalışma ortamlarında başka işler bulabildi. Küçük ölçekli çiftçiler, harap olan yollar ve diğer altyapı sorunları nedeniyle hasatlarını pazara taşırken daha fazla zorluklarla karşılaştı.

Bu faktörleri bir araya getirmek, hükümetin “Shining Path” gerilla güçleriyle çatışmasıydı. Çatışma ve ardından gelen şiddet, 10 yıldan fazla sürdü ve kırsal alanlarda yaşayanları orantısız bir şekilde etkiledi. Ancak 1992’de lider Abimael Guzman yakalanıp hapse atıldığında kırsal yaşam normalleşmeye başladı.

21. Yüzyılda Tarım

1990’ların ortalarından sonlarına doğru ‘etik’ kaynak sağlama politikalarının büyümesi, Peru kahve çiftçiliğini canlandırdı ve çiftlikler ve altyapı için çok ihtiyaç duyulan yatırımı sağladı. Markalar daha çok direk üreticiden garanti edilen fiyata, ekolojik ve insancıl kahveler almaya odaklandı. Bu durum Peru’da kahve üreten bir Rönesans’ı (uyanışı) finanse etti. Organik sertifika özellikle popüler hale geldi.

1995 ve 2005 yılları arasında kahve ekimi yapılan arazi 163.000 hektardan 215.000 hektara yükseldi.

Yeni kahve yetiştirilen topraklardaki bu patlama, Peru’yu, Brezilya ile birlikte, tarihsel olarak düşük fiyatların en sıkıntılı zamanlarında kahve ekimi yapılan arazileri artıran sadece iki ülkeden biri olarak, küresel ve aykırı bir değer olarak işaret ediyor.

Organik tarımın da bir dezavantajı var. 2012’de Latin Amerika’da hızla yayılan Kahve Yaprağı Pası (CLR) vebası, Peru’da daha da yıkıcı oldu. Çünkü organik çiftlikler hastalıkla mücadele etmek için kullanabilecekleri mantar önleyici ve herbisit seçimlerinde daha sınırlıydılar. Bu hastalık (CLR), Latin Amerika’daki kahve çiftlikleri için büyük bir sorun olmaya devam ediyor.

Peru’nun dünyadaki en büyük organik kahve üreticilerinden biri olarak kalmasının en büyük nedenlerinden biri, üreticilerin girdilere erişimi olmamasıdır. CLR hastalığı krizinin ardından, Peru’nun bu kadar baskın bir organik kahve üreticisi olarak mı kalacağı yoksa mahsullerinin tamamen kaybedilmesinden korkarak çiftçilerin kazançlarından kesinti yapıp geleneksel kahve satmayı mı seçeceği belirsiz.

Bölgeler ve Hasat Sonrası Uygulama

Günümüzde Peru’da kahve üretimi And Dağları’nın doğu yamacında yaygındır; ancak üretim üç ana büyüme alanında yoğunlaşmıştır: Amazonlar, San Martín ve Chanchamayo. Kahve üretimi daha önce ülkenin toplam mahsulünün yaklaşık %70’ini üreten Chanchamayo’da daha belirgindi. CLR – Kahve Yaprağı Pası hastalığının (Coffee Leaf Rust) gelişi, bölgenin hala düzelmeyen üretimi üzerinde yıkıcı bir etkiye sahipti.

Şu anda, Amazonla ve San Martín bölgelerinin kuzey yaylaları artık ulusal üretimin yaklaşık %47’sini oluşturuyor. Son yıllarda Amazonlar, San Martín ve Cajamarca’da bu eğilimi daha da güçlendiren birçok depo ve değirmen açıldı.

Peru’daki çiftçiler genellikle kendi çiftliklerinde “Tamamen Yıkanmış” yöntemi kullanarak kahvelerini işlerler. Kahve kirazı genellikle küspe haline getirilir, fermente edilir ve güneşte kurutulur. Geleneksel olarak, daha küçük çiftçiler, evlerinin çatısı altına veya yere serilmiş brandaları kullanırlardı. Kooperatifler giderek artan merkezi kurutma tesisleri kuruyor. Bu kurutma tesisleri genellikle yükseltilmiş yataklar veya üyelerin parşömenlerini kurutmaya teşvik edildiği kurutma hangarlardır. Bazı çiftçiler bu uygulamaları kendi çiftliklerinde benimsemeye başlıyor ve çiftçiler özel pazarlara yöneldikçe kurutma seraları ve parabolik yataklar daha yaygın hale geliyor.

Kahve kurutulduktan sonra parşömenle kooperatife satılacak. Bir kooperatife üye olmayan üreticiler de genellikle kooperatiflere satış yapma fırsatına sahiptir.

Çiftliklerin uzaklığı ve küçük boyutları birleşince, üreticilerin kahvelerini pazara ulaştırmak için aracılara veya kooperatiflere ihtiyacı var. Kooperatif üyeliği, çiftçileri sömürüden büyük ölçüde korur ve kahveden elde edilen gelirde büyük bir fark yaratabilir. Bununla birlikte, şu anda, küçük ölçekli çiftçilerin yalnızca yaklaşık %15-25’i bir kooperatif grubuna katılmıştır.